Sizlere çoğunlukla içinden nehir geçen şehirleri anlatıyorum uzun bir süredir. Bu kez kuzey İtalya'nın doğusunda Adriyatik denizi kıyılarında karaya 4 kilometre uzunluğunda kara ve demir yolu köprüsü ile bağlanan, yaklaşık 118 adacık üzerine kurulu bir ada şehrinden söz edeceğim; dünyanın en romantik su şehri Venedik. Venedik'te adacıkları birbirinden ayıran 170 kanal ve birbirine bağlayan 400 köprü bulunur.
Venedik ; tarih boyunca Avrupa’nın en önemli ticaret başkentlerinden biri olmuş. Venedikliler, Türklerden ve Araplardan öğrendikleri sayı sistemi ile ticaret aritmetiğini en üst düzeye çıkarmışlar ve bu nedenle Avrupalı tacirler Venedik'te açılan okullara gelerek eğitim almışlardır. En parlak döneminde 300.000 olan nüfus günümüzde 72.000'e kadar düşmüştür. Yaşlı nüfusun çoğunlukta olduğu Venedik, artık anakarada bulunan Mestre adı verilen yeni şehre doğru kaymaktadır.
Şehir merkezine 13 km uzaklıkta olan Marco Polo Havaalanından ACTV adlı toplu taşıma şirketinin işlettiği yarım saatte bir kalkan 5 numaralı otobüs, Venedik’e ulaşmanın en kolay ve ucuz yolu. Mestre’de kalıyorsanız Venedik’e tren ya da otobüs ile 10 dakikada ulaşabilirsiniz. (ACTV şehir içi otobüs bileti €1,-) Karayoluyla gelenlerin ilk ve son durağı, Büyük Kanal'ın girişindeki Piazzale Roma adlı meydan. Buradan kalkan “Vaporetto”lar, Büyük Kanal boyunca ilerleyip, San Marco Meydanı'na oradan da plajlarıyla ünlü konaklama beldesi Lido’ya kadar geliyor.
Venedik'te, deniz yoluyla ulaşım 4 tür araç ile yapılıyor.
1.Gondollar, Venedikliler tarafından sadece özel günlerde kullanılıyor. Gondola binmeden önce, gezintinin güzergâhı, süresi ve fiyatı konusunda anlaşmalı ve pazarlık yapmalısınız.
2. Vaporetto adı verilen küçük vapurlar. 1 no’lu seferle Büyük Kanal'da keyifli bir gezinti yapabileceğiniz gibi, (tek yön €6.-) diğer seferlerle de çevre adalara gidebilirsiniz. Vaporetto’ları sık kullanacaksanız size ACTV’nin hem vaporettolarda hem de otobüslerde geçerli turist biletleri’ni öneririz. (12 saatlik bilet €13.- Ana vapur iskelelerinde ve “tabaccheria”larda satılıyor.) 1.no’lu sefer Piazzale Roma ve Santa Lucia İstasyonu'ndan başlıyor ve ara duraklarda da yolcu alarak, yaklaşık 35dakikada San Marco meydanına kadar gidiyor.
3. Traghetto adı verilen küçük gondollar da, Venedik gezinizi kolaylaştıran, ancak çok az turistin haberdar olduğu araçlar. Traghetto’lar sadece büyük kanalı bir yakadan diğerine geçtiği için yolculuk çok kısa sürüyor ama ayakta durmak gerekiyor ki bu da zaman zaman çok dalgalı olabilen kanalda ciddi bir beceri gerektiriyor.
4. Deniz Taksileri ise süratli modern tekneler. Gerek Venedik kanallarında gerekse Mestre – Venedik arasında çalışıyorlar.
Hiç bir motorlu taşıtın giremediği kent merkezini keşfetmenin en iyi yolu, yürümek. Dar sokaklar ve kanallardan oluşan kent dokusu, yön duygusunu yitirmenize neden olsa da; sık sık karşınıza çıkan tabelalar, Rialto, San Marco, Piazzale Roma gibi merkezleri gösteriyor. Kent 6 bölgeye ayrılmış: San Marco, Castello, Dorsoduro, Cannaregio, San Polo ve Santa Croce. Adresler, bölge adından ve bina numarasından oluşuyor. Gerekli olduğu durumlarda ise, cadde (calle), meydan (campo) veya köprü (ponte) adı veriliyor.
San Marco Meydanı: Venedik'in tarihi ve politik merkezi olan meydan, Napolyon tarafından "Avrupa'daki en zarif salon" olarak nitelenmiş. Bazilika, Palazzo Ducale (Düklük Sarayı), Campanile (Çan Kulesi), Torre dell'Orologio (Saat Kulesi) gibi tarihi yapılar ve meydanı çevreleyen kafeler görülmesi gerekenler arasında.
Cafe Florian: Genel olarak, San Marco Meydanı'nın pahalı mekânlarından uzak durmanızı önermekle birlikte tam bir Venedik klasiği olan Cafe Florian'da, bir kahve içme fırsatını kaçırmayın. Kışlık salonlarının duvarları ayna ve fresklerle kaplı bu ünlü mekanda, yaz aylarında servis, canlı klasik oda müziği eşliğinde meydana atılmış şık masalarda yapılıyor. Fiyatlar manzarayla orantılı. Cappuccino €8,20 Tiramissu €11,50 Canlı müzik farkı €5,80
San Marco Bazilikası: Piazza San Marco’da Yunan haçı planında inşa edilmiş, beş kubbeli, bir kilise. Denizaşırı ülkelerden getirilen ganimetler sayesinde bina son derece süslü. Constantinopolis'deki (bugünkü İstanbul) Hipodrom'dan getirilen bronz bir at heykeli de bu süslemelerin en önemlilerinden.
Düklük Sarayı (Palazzo Ducale) Pembe Verona mermeri ve beyaz İstra taşından, gotik tarzda inşa edilen saray, Venedik'in altın çağını sembolize ediyor. Venedik düklerinin ikâmetgâhı ve yönetim merkezi olan yapının bir bölümü de hapisane olarak kullanılmış. Sarayın görkemli bir avlusu var. Duvarlar ve tavanlar ise, Venedik'in en ünlü sanatçılarının freskleriyle kaplı.
Santa Maria della Salute: Venedik'in siluetinde özel bir yeri olan bu kilise; sadece Venedik'te 47 bin can alan, 1630'lardaki büyük veba salgınından kentin kurtuluşunun anısına yaptırılmış ve Meryem Ana'ya adanmış. Büyük Kanal'ın hemen girişinde yer alan yapı, büyükçe bir kubbeye ve sekizgen bir plana sahip.
Rialto Köprüsü: Venedik'in en eski köprüsü. 1854'te Accademia Köprüsü yapılıncaya kadar, Büyük Kanal'ı geçmenin tek yoluydu. Köprünün üzerinde bulunduğu bölgenin yoğun ticaret geçmişinden geriye sadece, renkli görüntüleriyle sebze ve balık pazarları kalmış durumda.
Harry's Bar: (San Marco 1323, Calle Vallaresso) Dünyaca ünlü zincirin orijinal mekânı. 1931'de Guiseppe Ciprani'nin açtığı bar, Amerikalı ünlülerin gözdesi durumundaydı. Yemeğe kalmasanız da bir Martini veya Venedik'in özel içkisi Bellini için mutlaka uğrayın.
İstanbul’da geçtiğimiz yıllarda İstanbul Modern’de bazı eserlerini izleme olanağı bulduğunuz bienalin ev sahibi olan Venedik Güzel Sanatlar Akademisi ile de ünlü. Akademiye bugün, St. Mary of Charity kilisesi ve okulu ev sahipliği yapmaktadır. Venedik resminin sergilendiği yer olan güzel sanatlar akademisinde, Giovanni Bellini, Carpaccio, Mantegna, Giorgione, Titian, Veronese, Tiepolo, Canaletto, Longhi ve Guardi gibi meşhur sanatçıların başyapıtları sergilenmektedir.
Şayet vaktiniz varsa Venedik’in yakın çevresini de gezmenizi tavsiye ederim.
Lido, Adriyatik kıyısında bulunan büyüleyici tatil yerlerinden birisidir. İtalya'da kumar oynanılmasına izin verilen bir kaç yerden birisi olan Casino’su ve Ağustos ve Eylül aylarında Venedik Uluslararası Film Festivaline ev sahipliği yapan sarayı ile ünlüdür.
Ana caddesinde bir kanal ve kanalın iki yakasında yan yana sıralanmış Rönesans evlerinin bulunduğu Lagona'daki küçük şirin bir köy adası olan Murano, 1300 yılından beri önemli bir cam-üretim merkezi konumundadır. Ayrıca San Michele, Torcello ve Burano’da görülmeye değer adalardır.
Venedik ; tarih boyunca Avrupa’nın en önemli ticaret başkentlerinden biri olmuş. Venedikliler, Türklerden ve Araplardan öğrendikleri sayı sistemi ile ticaret aritmetiğini en üst düzeye çıkarmışlar ve bu nedenle Avrupalı tacirler Venedik'te açılan okullara gelerek eğitim almışlardır. En parlak döneminde 300.000 olan nüfus günümüzde 72.000'e kadar düşmüştür. Yaşlı nüfusun çoğunlukta olduğu Venedik, artık anakarada bulunan Mestre adı verilen yeni şehre doğru kaymaktadır.
Şehir merkezine 13 km uzaklıkta olan Marco Polo Havaalanından ACTV adlı toplu taşıma şirketinin işlettiği yarım saatte bir kalkan 5 numaralı otobüs, Venedik’e ulaşmanın en kolay ve ucuz yolu. Mestre’de kalıyorsanız Venedik’e tren ya da otobüs ile 10 dakikada ulaşabilirsiniz. (ACTV şehir içi otobüs bileti €1,-) Karayoluyla gelenlerin ilk ve son durağı, Büyük Kanal'ın girişindeki Piazzale Roma adlı meydan. Buradan kalkan “Vaporetto”lar, Büyük Kanal boyunca ilerleyip, San Marco Meydanı'na oradan da plajlarıyla ünlü konaklama beldesi Lido’ya kadar geliyor.
Venedik'te, deniz yoluyla ulaşım 4 tür araç ile yapılıyor.
1.Gondollar, Venedikliler tarafından sadece özel günlerde kullanılıyor. Gondola binmeden önce, gezintinin güzergâhı, süresi ve fiyatı konusunda anlaşmalı ve pazarlık yapmalısınız.
2. Vaporetto adı verilen küçük vapurlar. 1 no’lu seferle Büyük Kanal'da keyifli bir gezinti yapabileceğiniz gibi, (tek yön €6.-) diğer seferlerle de çevre adalara gidebilirsiniz. Vaporetto’ları sık kullanacaksanız size ACTV’nin hem vaporettolarda hem de otobüslerde geçerli turist biletleri’ni öneririz. (12 saatlik bilet €13.- Ana vapur iskelelerinde ve “tabaccheria”larda satılıyor.) 1.no’lu sefer Piazzale Roma ve Santa Lucia İstasyonu'ndan başlıyor ve ara duraklarda da yolcu alarak, yaklaşık 35dakikada San Marco meydanına kadar gidiyor.
3. Traghetto adı verilen küçük gondollar da, Venedik gezinizi kolaylaştıran, ancak çok az turistin haberdar olduğu araçlar. Traghetto’lar sadece büyük kanalı bir yakadan diğerine geçtiği için yolculuk çok kısa sürüyor ama ayakta durmak gerekiyor ki bu da zaman zaman çok dalgalı olabilen kanalda ciddi bir beceri gerektiriyor.
4. Deniz Taksileri ise süratli modern tekneler. Gerek Venedik kanallarında gerekse Mestre – Venedik arasında çalışıyorlar.
Hiç bir motorlu taşıtın giremediği kent merkezini keşfetmenin en iyi yolu, yürümek. Dar sokaklar ve kanallardan oluşan kent dokusu, yön duygusunu yitirmenize neden olsa da; sık sık karşınıza çıkan tabelalar, Rialto, San Marco, Piazzale Roma gibi merkezleri gösteriyor. Kent 6 bölgeye ayrılmış: San Marco, Castello, Dorsoduro, Cannaregio, San Polo ve Santa Croce. Adresler, bölge adından ve bina numarasından oluşuyor. Gerekli olduğu durumlarda ise, cadde (calle), meydan (campo) veya köprü (ponte) adı veriliyor.
San Marco Meydanı: Venedik'in tarihi ve politik merkezi olan meydan, Napolyon tarafından "Avrupa'daki en zarif salon" olarak nitelenmiş. Bazilika, Palazzo Ducale (Düklük Sarayı), Campanile (Çan Kulesi), Torre dell'Orologio (Saat Kulesi) gibi tarihi yapılar ve meydanı çevreleyen kafeler görülmesi gerekenler arasında.
Cafe Florian: Genel olarak, San Marco Meydanı'nın pahalı mekânlarından uzak durmanızı önermekle birlikte tam bir Venedik klasiği olan Cafe Florian'da, bir kahve içme fırsatını kaçırmayın. Kışlık salonlarının duvarları ayna ve fresklerle kaplı bu ünlü mekanda, yaz aylarında servis, canlı klasik oda müziği eşliğinde meydana atılmış şık masalarda yapılıyor. Fiyatlar manzarayla orantılı. Cappuccino €8,20 Tiramissu €11,50 Canlı müzik farkı €5,80
San Marco Bazilikası: Piazza San Marco’da Yunan haçı planında inşa edilmiş, beş kubbeli, bir kilise. Denizaşırı ülkelerden getirilen ganimetler sayesinde bina son derece süslü. Constantinopolis'deki (bugünkü İstanbul) Hipodrom'dan getirilen bronz bir at heykeli de bu süslemelerin en önemlilerinden.
Düklük Sarayı (Palazzo Ducale) Pembe Verona mermeri ve beyaz İstra taşından, gotik tarzda inşa edilen saray, Venedik'in altın çağını sembolize ediyor. Venedik düklerinin ikâmetgâhı ve yönetim merkezi olan yapının bir bölümü de hapisane olarak kullanılmış. Sarayın görkemli bir avlusu var. Duvarlar ve tavanlar ise, Venedik'in en ünlü sanatçılarının freskleriyle kaplı.
Santa Maria della Salute: Venedik'in siluetinde özel bir yeri olan bu kilise; sadece Venedik'te 47 bin can alan, 1630'lardaki büyük veba salgınından kentin kurtuluşunun anısına yaptırılmış ve Meryem Ana'ya adanmış. Büyük Kanal'ın hemen girişinde yer alan yapı, büyükçe bir kubbeye ve sekizgen bir plana sahip.
Rialto Köprüsü: Venedik'in en eski köprüsü. 1854'te Accademia Köprüsü yapılıncaya kadar, Büyük Kanal'ı geçmenin tek yoluydu. Köprünün üzerinde bulunduğu bölgenin yoğun ticaret geçmişinden geriye sadece, renkli görüntüleriyle sebze ve balık pazarları kalmış durumda.
Harry's Bar: (San Marco 1323, Calle Vallaresso) Dünyaca ünlü zincirin orijinal mekânı. 1931'de Guiseppe Ciprani'nin açtığı bar, Amerikalı ünlülerin gözdesi durumundaydı. Yemeğe kalmasanız da bir Martini veya Venedik'in özel içkisi Bellini için mutlaka uğrayın.
İstanbul’da geçtiğimiz yıllarda İstanbul Modern’de bazı eserlerini izleme olanağı bulduğunuz bienalin ev sahibi olan Venedik Güzel Sanatlar Akademisi ile de ünlü. Akademiye bugün, St. Mary of Charity kilisesi ve okulu ev sahipliği yapmaktadır. Venedik resminin sergilendiği yer olan güzel sanatlar akademisinde, Giovanni Bellini, Carpaccio, Mantegna, Giorgione, Titian, Veronese, Tiepolo, Canaletto, Longhi ve Guardi gibi meşhur sanatçıların başyapıtları sergilenmektedir.
Şayet vaktiniz varsa Venedik’in yakın çevresini de gezmenizi tavsiye ederim.
Lido, Adriyatik kıyısında bulunan büyüleyici tatil yerlerinden birisidir. İtalya'da kumar oynanılmasına izin verilen bir kaç yerden birisi olan Casino’su ve Ağustos ve Eylül aylarında Venedik Uluslararası Film Festivaline ev sahipliği yapan sarayı ile ünlüdür.
Ana caddesinde bir kanal ve kanalın iki yakasında yan yana sıralanmış Rönesans evlerinin bulunduğu Lagona'daki küçük şirin bir köy adası olan Murano, 1300 yılından beri önemli bir cam-üretim merkezi konumundadır. Ayrıca San Michele, Torcello ve Burano’da görülmeye değer adalardır.